sıyrılır avuçlarımın içinden bir sevda türküsü
yutkunamam.
beyazlığında kaybolurdum hergece teninin.
namert kasıklarından bir çocuk doğur bana tırnakları narin, boynu ince
bir otel odasında mıydı bunca tükenmişliğim?
yoksa alkol ve sigaranın düşürdüğü bitaplık mı ?
ne şiirler yazardım... kalem silahtı, yeryüzüne kurduğum atak mekanizması
şimdilerde ise şakaklarımda hissettiğim serin namlu,
güvercinleri bir kümeste hapsederken onca kerkenez besledğim
gönül evimdeki avlu
mezar olucak o kaymak beton, nemli vücudum yosuna yüz
tutmuşluğunda..
henüz yaşıyorken;
"o sıradanlığa gebe kalamamaktan, gururumdan ve aramızda esen
o lanet inat rüzgarından
ne bir geri adım atıyor ne de gidebiliyorum ileriye
ve seni savunmasızlığından ve ince, narinliğnden ziyade
kocaman kadını oluşundan, onca çocuk kırılganlığından
geçerek
bu sefer bir farkllık yaratarak cam sehpanın üzerinde
yazıyorum.
o ayak izlerini barından halıyı da attım, adım atamıyorum o
beyaz fayanslara
üşüyorum. yalanı dilimde şimdi koca bir palanka
gitmek yorucak. elime tutuşturuldu bir kaşağı
boyunma asılı olan o "güzel insan" levhasıyla
tımarlamaya mahkumum sanki
binip gideceğim o tembel atı."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder