2 Ocak 2015 Cuma

ah o devinimler ve devrimler

sinirleniyorum bazen ben aniden,
bir felaket oluyorum, yağıyorum Konstantinapol' e
insanlar var memleket gibi benimseyemediğim 
bir manifaturacının irsaliyeleri kesiliyor masa altlarında daralıyorum.
at sırtında gezmek isterdim Gazze'yi, Felluce'yi
o bebeklerin kokusu hala topraktadır buram buram
bir kan içiyorum porselen fincandan
kahve çekirdeğinin tam ortasından sızan o kan!
ah o kült devinimler ve devrim.
hürriyete gem vuran dillere indirgenen o kutsal din
bitmiyor kahrolası seferleri
insanlar ölüyor bir bin
adalet rahminde kordonun boğazına dolanmasıyla boğulan kim?
(Ciddi anlamda soruyorum o kim?)
"hayal dünyasının sınırlarını genişletmek adına tüm bu gördüğün donanma.
tershaneleri yakıp kül ettim, küllerden kalem ürettim
bir simyagerim ben. evet bir simyager!
kağıtların her biri bir fersahlık deryadır
kalem ki kağıt üzerinde yüzecektir rahmet gözkapaklarımdan içeri süzene dek
kalemin karasından derin cümleler türetiyorum bu benim simyam, bu benim sihirim!"
anlamazsın dilimden kalkıp bana bir bardak su getir.
rahat değilim aslında
dudaklarımda söylemek istediğim her cümle kan ve sızı
arsızım
tarih, siyaset litaretürlerinden sapıp biraz da sapkınlaşıp 
boş kovanlardan oluşturduğum zikir tespihinden
biraz da senden herneyse ben..
sırtını döndüğün heran gerginim.