6 Kasım 2017 Pazartesi

dünya gülümsüyorken henüz;
bir gölgeyi öperken kaburgasından
kurşun zımparalıyor son üç parmak
zar atıyor zaman..
parsellere bölünüyor insan doğası
katrelerden sızıyor ayak izi
bir eksenden kayar fikir ve;
aziz değildir!
çetrefilli anarşist bir eylem,
evren, eksen secde ve mavera!
gökyüzüne sırtını dönüyor toprak

ve ben diye başlayarak!
mitralyözlerimin etimden sıyrılmasını izlerken
anladım ki savunmasızım..
bir kum saati dönüyor şakaklarımda
metafora uğruyor bira şişeleri, şarap kadehleri.
katılmadığım onca savaş..
sırtımda ilelebet taşıyacağım palaska
ciğerime oturan leke
gözümden sızan kin...

31 Temmuz 2017 Pazartesi

"Kesik bir manzara sessizce yaklaşırken ,siyaha koşarken ki hep ağırlaşırım.
Adımlarımda bilinçsizdir benim
Tekrarlarımla uzlaşırken ayarsız siyahlara ayar çekmeyi dert edinmiştim
Ki en nefret edilesi his..
Lakin renkleri tanımakla yıllar geçti teşhisim bitti artık.. yok senin rengin.
Bir yağmura başlarcasına başlamak isterdim
Ansızın dolu dolu..
Ki düşünmeden edemem
Ellerinden başlamak isterken ayaklanıyor onca lümpen
Sana yollamak istiyorlar ege denizi ni bir rakı şişesine hapsedip.
Ellerinden bahsetmek istiyorum! Ki bu kaçıncı cinayettir bilmem.."

31 Ocak 2017 Salı

ses ve soluğum şimdi, gün' e ve gece'ye katkı.
belki nedensiz bir ürpermeyim, kırışık evrenin taş çekirdeğinde.

işte çatlayan duvarlarım. işte can kolladığım seki, basamak, kanlı düzlük. sonradan tırnaklarımdan sıyrılacağım et.


titrek bir saman alevi öfke.
Etin'den sıyrılmak.
metro istasyonları
gece ve gündüz.
uykuların orta yerinde çatlayan duvar.
bilinçsizlik, gurur paradoks lanet, biat.

Aynı düzlem üzerinde ayaklarımızdan akan o kan mürekkebiyle birşeyler karalıyor BEN'ler
uykuların ortasında çatlayan bir duvar.
Geceyle gündüz
Ruhum belki arınacağı günü beklerken. sayısız pencere, sayısız çığlığın içinde gitgide uzayan saçlarım balkıyıp duracak.

29 Ocak 2017 Pazar

süre gelen bir akım belki
henüz uzakta zafer yazgısı
kimlik kaybı yaşatıyor zaman toprağa üzerinde biriken o yaban ot
proleterya imlasını yitiriyor ahşap zemin üzerinde
aşk ıslatılıyor, bar taburelerinde
zar atıyor yalnızlar bistrolarda allah'ın varlığına
Aslı'ndan habersiz bir yatakta duvara dönüyor yüzünü gelecek
Matbaalar tenha..
Asrı kurşuna diziyor gözler önünde zaman
Kifayet denen uykudaki çobanın üzerindeki yorgan, kevgire dönüyor
Baykuşlar ki buna şahit olduğu için kaygılarından uzaktır gecenin.
Korna sesleri caddeyi bir uçtan bir uca saran yankı, savaş sireni..
Ezan güneşten önce gelir.
Yaşanılmamış bir gam, sokak lambası altında karton üzerinde kıvrılır
Aşk varoşlarda kan'dır.



"Her şairin hayalidir ki;
 Bir sabah tüm kaldırımlar sülfatlı kadınlardan arındırılmış..."